denizlerin hafızası yoktur
sular durulduğunda uyku savrulur
uykuların hafızası yoktur
yosunlarla örülü omurgasından
döne döne
düşlerden süzülene
her adımın bir ülke eder
merdiven meridyenlere
ine çıka
eşitliği boşlukta bilenlere
toprağın mayasını verin bana
çürümekse kabulüm;
çile çile
aslıma sor ki göğsünü yırtar can arar
aslını aynadan silenlere
pabucuna name takıştırmış güvercin sana
güle güle
ellerinle kalbine konduğun dem
haber beklemez ki , canın mecalin deminde
gündüz yıldız, gece bulut giyinenlere
daire dediğin özgürlük
çizgiler kavramlara sınır
hile,hile
başının çaresinin başında okuduğu son dua
bile bile
kan ağlayıp kanmayanlara
reverans
YAZAN : Emre YAZAN
31 Ağustos 2010 Salı
9 Ağustos 2010 Pazartesi
YOKKUŞAĞI
Parmak hesabı ömür
Saymıştım yaz günleri zeytin ağaçlarını
Sonra eteklerde ceviz
Bir daha görmek de neymiş
Ölüm kasabaya inmiş
Uğramaz ki buralara
Benim gözümden dünya
Atlaslar kadar renkliymiş odalarda
Yeni günün töreni küllerin toprağa karışması
Öte ülkelerden gelen masallarda da hiç eksik olmazdı
Savrulan küllerin elbet toprakla kavuşması
Benim aklım daha büyüyecekmiş
İnansam da
Yalnız koklamak isterim meyveleri
Yaprakların arasında
Kasketli telaşeyi izleyen bilge incir gibi
Koca bir yağmur damlasını üstümde taşımak
Pencereler gibi gözü yaşlı değil
Tek ışığım karanlıklarda gözüm
Ölümsüz kuşlar;sizi şimdi hangi sabah benzetsem
Geceden kalmayım
ÇİZEN: Bedirhan PEHLİVANLI
YAZAN: Emre YAZAN
Turuncu gökyüzü
Güneşe ayırmış sevdasını gökyüzü
Ayırmış en uzun zamanlarını
Gökyüzü;
En derin varlıktır ki O
Hazırmış boşluğunu güneş ile doldurmaya
Kocaman bir yalnızlığı
Tereddütsüzce unutmaya
Güneş;
Karanlığını silmiş gökyüzünün
derinlemesine
Bütün sıcaklığını teslim edip gökyüzüne
Kayboluvermiş ansızın derinliklerinde
Turuncu kalmış gökyüzü
Güneş ;
Bütün ateşini bırakıp gökyüzünün kucağına
Kayboluvermiş derinliklerinde
Yokluğun yarası oluşmuş gökyüzünün içinde
Gökyüzü;
Acısı ateş kırmızısı
Depreşince özlemi
Sararıp solmuş
Turuncu olmuş gökyüzü
Sonrası karanlık
Güneşin yokluğuna gece demişler
Matemine gece demişler gökyüzünün…
İçi hep turuncu kalmış
Yağmur bırakmamış sonraki gününe
YAZAN: Cömert Uygar ERDEM
Ayırmış en uzun zamanlarını
Gökyüzü;
En derin varlıktır ki O
Hazırmış boşluğunu güneş ile doldurmaya
Kocaman bir yalnızlığı
Tereddütsüzce unutmaya
Güneş;
Karanlığını silmiş gökyüzünün
derinlemesine
Bütün sıcaklığını teslim edip gökyüzüne
Kayboluvermiş ansızın derinliklerinde
Turuncu kalmış gökyüzü
Güneş ;
Bütün ateşini bırakıp gökyüzünün kucağına
Kayboluvermiş derinliklerinde
Yokluğun yarası oluşmuş gökyüzünün içinde
Gökyüzü;
Acısı ateş kırmızısı
Depreşince özlemi
Sararıp solmuş
Turuncu olmuş gökyüzü
Sonrası karanlık
Güneşin yokluğuna gece demişler
Matemine gece demişler gökyüzünün…
İçi hep turuncu kalmış
Yağmur bırakmamış sonraki gününe
YAZAN: Cömert Uygar ERDEM
7 Ağustos 2010 Cumartesi
MAKİNA GÜNLÜĞÜ
kırmızı/yeşil
dur ama düşünme
aç tekrar kapat
jilet mi dediniz
evet o da yaklaşır teninize
ama onunla konuşulabilir
senkronize havalarda
asla sizi rahatsız edemez
tekrar ritmimize dönersek
akım akım üstümüze gelen
kısa dalgalardan baş döngüsü üretmeliyiz bence
öyle şiddetli sallamalıyız ki başlarımızı
elektrik ateşin elementliğini kıskansın
düz çizgilerin istilası
zaman makinasına olan ihtiyacımızı erteliyor
bizim zamanla olan ilişkimiz
mühendis peygamberlerin mezuniyetiyle sona erdi
yerimizde sayarken bir ileri bir geri sallanabiliyoruz
yeraltından enerji havadisleri geliyor
titiz bir antenin kulağından öğreniyoruz;
beyinlerin ürettiği kablo karmaşasının
kraliyet katlarında komutlar vereceğini
teller direkler derken gönlümüz dayanmadı
kuşların ani kalp krizlerine
hızlı hızlı trenlerle manyetik atıklar köyüne göç eder iken
her şey o kadar yolunda ki
bulaşıcı bir iletkenlik ana ekrandan sevinçle karşılanıyor
reseptörlerin algısı bizlerin yaşadığı çağları
çoktan sindirdi
YAZAN : Emre YAZAN
dur ama düşünme
aç tekrar kapat
jilet mi dediniz
evet o da yaklaşır teninize
ama onunla konuşulabilir
senkronize havalarda
asla sizi rahatsız edemez
tekrar ritmimize dönersek
akım akım üstümüze gelen
kısa dalgalardan baş döngüsü üretmeliyiz bence
öyle şiddetli sallamalıyız ki başlarımızı
elektrik ateşin elementliğini kıskansın
düz çizgilerin istilası
zaman makinasına olan ihtiyacımızı erteliyor
bizim zamanla olan ilişkimiz
mühendis peygamberlerin mezuniyetiyle sona erdi
yerimizde sayarken bir ileri bir geri sallanabiliyoruz
yeraltından enerji havadisleri geliyor
titiz bir antenin kulağından öğreniyoruz;
beyinlerin ürettiği kablo karmaşasının
kraliyet katlarında komutlar vereceğini
teller direkler derken gönlümüz dayanmadı
kuşların ani kalp krizlerine
hızlı hızlı trenlerle manyetik atıklar köyüne göç eder iken
her şey o kadar yolunda ki
bulaşıcı bir iletkenlik ana ekrandan sevinçle karşılanıyor
reseptörlerin algısı bizlerin yaşadığı çağları
çoktan sindirdi
YAZAN : Emre YAZAN
6 Ağustos 2010 Cuma
SOKRATES
kılıçlar parlardı güneşle eş
elin kum,gözün kum,saatin kumdu
gaipten gelirdin sen
göz oyuklarında siyah küreler
haşa huzurdan zerreler
yaşardın milat nedir bilmeden
sakalların ak şimdi heykellerde
ellerin taş , gözlerin taş,mevsimin taştı
sokaklara inerdin sen
çürüyen evreni vaftiz sularına yatırmak olmazdı
kendini bilenler kendini tanımazdan önce
tapınakların önünde bekledin sen
sular yerine çöllerde aradığın öz;
kirletmedi seni yürüdün durdun yalın ayak
denizleri zehirledin sen
duygu yok bilgi var; hangi cephedeydik?
beden eğer bir kavramsa
kendinin karşısına geçip oturdun sen
ilkel asırların üstlerine basa basa
tanrısız çağlar gördün düşünde
estetik meşaleler düşledin sen
ÇİZEN : Bedirhan PEHLİVANLI
YAZAN : Emre YAZAN
4 Ağustos 2010 Çarşamba
KEM GÖZ
Çöp poşetinde sıkışmış sinek
Yüzmeyi bilmeyen balık
Uçabilmek nedir ki bildiğin korkularda?
İmdat yok , kontrol yok , kokulara açlık yok
Yardım edilir mi ki yasak ağlamalarda?
Ah ne güzel sigaram
Bir de huzursuzsun ki bin kere aldanmışsın
İhtiyaçlar dahilinde umursuyoruz birbirimizi
Şu sinekten bahsediyordum
Çıkamıyor süt kutusunu
Öldüreceğim çıkarırsam o boktan onu
Öldürünce rahatlıyoruz imhanın sihirli fiziği
Şayet kendisi çıkarsa bir yol bulup
Kopartır bakire boynumu ovuşturup ellerini
Rahat bir seks için yasal cinayetlere arzularımız
Cinnet kol gezer iken,
Ne ben galip , ne sinekler mağlup
YAZAN : Emre YAZAN
Yüzmeyi bilmeyen balık
Uçabilmek nedir ki bildiğin korkularda?
İmdat yok , kontrol yok , kokulara açlık yok
Yardım edilir mi ki yasak ağlamalarda?
Ah ne güzel sigaram
Bir de huzursuzsun ki bin kere aldanmışsın
İhtiyaçlar dahilinde umursuyoruz birbirimizi
Şu sinekten bahsediyordum
Çıkamıyor süt kutusunu
Öldüreceğim çıkarırsam o boktan onu
Öldürünce rahatlıyoruz imhanın sihirli fiziği
Şayet kendisi çıkarsa bir yol bulup
Kopartır bakire boynumu ovuşturup ellerini
Rahat bir seks için yasal cinayetlere arzularımız
Cinnet kol gezer iken,
Ne ben galip , ne sinekler mağlup
YAZAN : Emre YAZAN
3 Ağustos 2010 Salı
GÜNEŞ GİRMEZ SOKAK
Güneş girmez sokak
El yazısı bir kader
Kafasına sinekler konmuş
Dikiş izleri gibi
Açılan her kepenk nafile
Zamanın saati orospu olmuş
Her döngüsü boşluğu kederler
Ahalinin zevzek sözcüsü
Yeni çaylara anlam kazandırıyor
Güneş girmez sokakta geçirilmiş günler
Yılların geçirileceği güneş girmez sokak
Sakal , bıyık , selam
Balya balya kumaşa takılan kedi tırnakları
Bir sürü köpek taşlardan kalkmış
Güneşi bekliyor
Bir tükürük , bir tokat , bin küfür
Yabancı pantalonlar
Üçüncül kişiliklerin arkasında
Eski güvenilir dükkanlar
YAZAN: Emre YAZAN
El yazısı bir kader
Kafasına sinekler konmuş
Dikiş izleri gibi
Açılan her kepenk nafile
Zamanın saati orospu olmuş
Her döngüsü boşluğu kederler
Ahalinin zevzek sözcüsü
Yeni çaylara anlam kazandırıyor
Güneş girmez sokakta geçirilmiş günler
Yılların geçirileceği güneş girmez sokak
Sakal , bıyık , selam
Balya balya kumaşa takılan kedi tırnakları
Bir sürü köpek taşlardan kalkmış
Güneşi bekliyor
Bir tükürük , bir tokat , bin küfür
Yabancı pantalonlar
Üçüncül kişiliklerin arkasında
Eski güvenilir dükkanlar
YAZAN: Emre YAZAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)